“Kıbrıs Türk tarafı müktesep eşitliğinin gözetilmesi halinde ileri adımlar atmaya hazır”

Cumhurbaşkanı Özel Temsilcisi ve Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş’ın Müsteşarı Ergün Olgun, BRT‘de Levent Kutay’ın sorularını yanıtladı.

Denktaş’ı anlatan Olgun, “Bir önceliği vardı. Kıbrıs Türk halkının geleceğini ve müktesep haklarını güvence altına almak. Hukuk bilgisi
bakımından bir adım önde oldu. Mükemmel İngilizce ve Rumca bilgisi ile
uluslararası gelişmeler yanında Rum tarafını yakinen takip edebiliyordu.
Hiçbir zaman popülizm yaparak kendine kredi çıkarmak peşinde olmadı, her ne pahasına olursa olsun önceliği hep Kıbrıs Türkü’nün asli eşitliği ve
mütekabiliyet ilkesi çerçevesinde müktesep haklarını gözetmek oldu. Bunu bir misyon edindi. Bütün bu özellikleriyle istisnai bir devlet adamı olduğunu söyleyebilirim. Bütün bunların yanında nüktedan, hayatı seven, son derece çalışkan, sürekli okuyup yazan ve yüksek zekâ ile yaratıcılığı olan bir
insandı” dedi.

Ergün Olgun, “1975 Nüfus Mübadelesi Anlaşması, 1977 coğrafi ayrım anlaşması, Rum tarafının işgal edilmiş/gayrimeşru dahi olsa uluslararası statüde bir devlete sahip olması karşısında eşitlik gereği 1983 yılında KKTC‘nin
kuruluşu ve ilanı..Bunlar Denktaş’ın, Kıbrıs Türk Halkı’nın varoluş
mücadelesine kazandırdığı en büyük üç kazanımdır. Bunlar sayesinde bir Rum
devleti karşısında devlet sahibi olabildik. Bunu yapmamış olsaydık Rum
devletinin meşruiyeti zemininde bir anlaşmaya ve dolaysıyla azınlık
haklarına sahip bir geleceğe mahkûm olacaktık. Onunla çalışmak bizler için
bir onur oldu. Donanımıyla, ortaya koyduğu liderlikle, Kıbrıs Türkü ender
bulunan bir nimete sahip olmuştur. Bu gün hala yürütmekte olduğumuz
mücadelenin felsefesini oluşturan böyle büyük bir lidere sahip olmak Kıbrıs
Türkü için büyük bir şans. Ancak şunun altını da çizmek istiyorum. Atatürk
ilkelerine bağlı olarak Kıbrıs Türkü’nün başlattığı mücadelenin fenerini Dr.
Küçük yaktı. Dr. Küçük’ün başlattığı mücadeleyi günün gereklerine göre
Denktaş devam ettirdi. Onlar bir birinin devamı ve tamamlayıcısı iki asli
liderimiz. İkisini de birlikte anmak bana göre her Kıbrıslı Türk’ün vefa ve
minnet borcu. Bizlere bıraktıkları mirasın değerini anlayıp ve koruyup, bu
temel üzerine geleceğimizi inşa etmek her Kıbrıslı Türk’ün görevi ve
sorumluluğu olmalı” diye konuştu.

Ergün Olgun, “Kıbrıs Türkünün varoluş mücadelesi bitmedi, devam ediyor.
1963’te yaşadığı tehdit neyse bugünün koşulları içinde bu devam etmektedir.
Bu gün yaşamakta olduğumuz çözümsüzlüğün temel nedeni 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararıdır. Zaman aşımına uğramış olmasına rağmen bu kararının karanlık gölgesi halen üzerimizdedir. Uluslararası
Antlaşmalar’a ve Anayasa’ya aykırı olarak haksızca alınan bu karar, Rum
Tarafına bu gün hala istismar etmeye devam ettiği haksız bir statü ve
avantajlar kazandırmıştır. Rum tarafı bu avantajları ve statüyü bırakmak
istemediği için bizi eşit statüde görmek istememektedir. Bu olumsuzluklar
içinde mücadelemiz devam ediyor. Bu değişmeden denklik sağlamak zor. Bugün Cumhurbaşkanı’mız Ersin Tatar‘ın söylediği egemen eşitlik ve eşit statü, 186’nın yarattığı olumsuzluğu ortadan kaldırmak için atılmış bir adımdır. Eşitliğin gereğini yerine getirmek için atılmıştır” dedi.

 

Tarafların müktesep eşitliklerinin ve içinde bulunddukları coğrafyanın bir

gereği olarak iki egemen eşit taraf olarak Kıbrıs’ta bir iş birliği ilişkisi

kurma sorumluluğu ve zorunluğu olduğunu, bu küçük adada sürekli çatışma içinde olamayacaklarını, karşılıklı meşru ve müktesep haklarına saygılı olması gerektiğini vurgulayan Olgun, bunun için sözde değil uygulamada da Kıbrıs Türk tarafının eşitliğinin her yönü ile gözetilmesi gerektiğini söyledi.

Olgun, ” Karşımızda bir devlet var. Eşitlik gereği biz eşit statüsüz olarak Rum devleti ile bir ilişkiye giremeyiz. Bu bizi Rum devletine tabi bir

azınlık durumuna düşürür” dedi.

Eşit egemenlik talebinin, nasıl karşılanabileceği yönünde kapsamlı bir

araştırma yürütüldüğünü belirten Olgun, BM’nin son raporunda iki önemli

detaya dikkat çekti.

BM Genel Sekreterinin zımnen ABD’nin Rum Tarafı üzerindeki silah ambargosunu kaldırmasının yarattığı olumsuz sonuçlara değinildiğine işaret eden Olgun, bu uyarıyı doğru okumak gerektiğini söyledi.

Olgun, Genel Sekreter’in, Kıbrıs Türk tarafının BM Barış Gücünün KKTC‘deki

operasyonları ve buna ilişiklin olarak Kıbrıs Türk tarafının rızasının

alınması ve statü anlaşması gerçekleştirmesi gereğini gündeme getirdiğini de raporuna aldığını vurguladı.

Raporda, resmi müzakerelerin başlayabilmesi için ortak zemin bulunmadığının da ifade edildiğini kaydeden Ergün, Kıbrıs Türk Tarafının müktesep eşitliğinin ve bunun gereklerinin teyidi üzerinden bir süreç yaşandığını söyledi.

Ergün Olgun, 1963’te Kıbrıs Cumhuriyeti’nin işgali ve  Rum tarafının sürekli eşitlik zemininde yetki paylaşımını reddetmesi sonucu zaman içinde ortaya

çıkan Kıbrıs Türk Devleti’nin yok sayılamayacağını, iki tarafta bütün

kurumlarıyla fiili olarak iki devlet bulunduğunu, bunların her ikisinin de

hem yerel hem uluslararası icraatları bulunduğunu, bunları kabul ederek

geleceğin konuşulabileceğini, bunun uzlaşı ve istikrar için kaçınılmaz bir

gereklilik olduğunu, bu gerçeklerin kabulüyle taraflar arasında kurumsal

işbirliği ilişkisi geliştirilebileceğini söyledi.

Yakın gelecekle ilgili beklentilerin sorulması üzerine Ergün Olgun,

“Konjonktür içinde Kıbrıs Türkü ve Türkiye’nin meşru hakları zemininde,

denklik siyaseti içinde, bir anlaşmanın şartları daha belirgin hale gelecek”

dedi.

Ukrayna Savaşı’nın, Türkiye’nin bölgedeki değerini ve önemini daha da

artırdığını, bunun Türk Tarafı için önemli bir kazanım olduğunu belirten

Olgun, “Yeni Rum Lider’in belirlenmesi ile Kıbrıs Türk tarafı da kendi

değerlendirmesini yapacak. Sayın Cumhurbaşkanı Ersin Tatar‘ın, Kıbrıslı

Türkler’in ve Kıbrıslı Rumlar’ın gündelik yaşamlarına dokunan tüm konularda

eşitlik zemininde iş birliğine ve iyileştirmeye gidilmesi konusunda bizlere vermiş olduğu talimat var. Bu konuda bazı alanlarda mesafe kat edilmiş olmasına rağmen Rum tarafının bizi hala eşit görmemekte ısrar etmesi sonucu arzuladığımız mesafeyi kat edemiyoruz. Seçim sonrasında, Rum tarafından denklik zemininde gerekli açılımların yapılması halinde, Türk tarafının bir atağa kalkmasını bekleyin. Yeni Rum Lideri test edeceğiz. Eğer, günlük hayata dokunacak ve iki tarafın eşitliğini gözetecek adım atacaksa, biz de son derece kararlı bir politika izleyeceğiz” dedi.