Halkın Partisi Milletvekili Gülşah Sanver Manavoğlu Birinci Boyut programına konuk oldu.

İşte HP Milletvekili Manavoğlu’nun açıklamalarından öne çıkan notlar…

“Halkın Partisi aslında alışagelmiş eski siyasetin dışında, doğruların konuşulması ve göz önüne serilmesi gerektiği düşüncesiyle hareket eder.

Hükümetlerin de içerisinde bulunmamızla birlikte ilkelerimizden hiç ödün vermememiz eski partiler tarafından pek de alışılmış olmadı. Gerçekten 40 kusur senedir kurulu olan partiler

var. Ve bu partilerle biz geçmiş ve bu dönemde farklı partilerle hükümet içerisinde olduk. Onların alışagelmiş düzenden, düşüncelerden çark etmeleri çok da kolay değil. Muhakkak baskı mekanizması gerekirdi bu kadar zaman aslında HP gibi ilkelerinin üzerinde yüzde yüz duracak ve ödün vermeyecek bir otoriteyi karşılarında bulmaları lazımdı ki rehavetten çıksınlar”

“Son 20 senede siyasette öyle bir bulaşıcı hastalık yayılmış ki tek amacı aslında siyasete giren kişilerin bakan olmakmış gibi istikamete gitti. Hükümete geldiğinde var ise bir partide 10 veya 20 tane milletvekili, belli bir oranda kendilerinde bakanlıkları olacaksa herkes haklı olarak benim ondan ne farkım var? Ben ondan daha fazla oy devşirdim düşüncesiyle herkes bakan olmak ister. Aslında birlikte hareket etmiyorlar. Yani bizim gördüğümüz bulaşıcı hastalık öyle bir sardı belli bir süre sonra ortalığı nerdeyse metastaz yapmış durumdadır bütün siyasete. Yani bu çift taraflı bir durumdur. Parti içerisinde yerini bulamadığına inanan bir sürü kişi hükümetlerde olduklarında hakkını alamadığına inanan. Hükümetlerde olsun veya olmasın karşı partiye yani koalisyonda olsa dahi koalisyondaki partiyi nasıl daha fazla zayıflatabilir düşüncesiyle hareket eden bir koalisyon ortaklığı. Ben genel konuşuyorum hiç kimseyi de suçlamıyorum. Bulaşıcı hastalık şuanda metastaz yaptığı için geriye dönüşü çok da kolay olmadığından. Yani bir yerlerde bir şeyleri kesip atmak lazım. Artık bir şeyleri kabul etmek lazım. Ben de sizin gibi düşünüyorum dediğinde koalisyon ortağınızın samimi olması gerekir.

“UBP ile bir kağıt imzalanmadı”

Gülşah Sanver Manavoğlu şöyle devam etti: Ben bizim koalisyon için değil genel konuşuyorum. Bütün amaç geçmiş koalisyonda da ben bunu gördüm yeni koalisyonda da sezerim, muhakkak vardır. Çünkü bu normalleşmiş bir durumdur.

Kudret Özersay çatı adayı olacak diye bir kağıt imzalanmamıştır. O amaçla girilmemiştir UBP ile koalisyona. O yüzden bu anlaşma bozulacak veya ortada bir anlaşma yok yani

UBP’nin sağda kenetlenme çağrısını yapması normaldir. UBP bu çağrıyı yapmamış olsa biraz da anormal olurdu diye düşünüyorum. Geçmiş günlerde Ersan Saner’i programa çıkardığınızda dokunulmazlık konusunda da çok hassastı diye o da orada farklı bir şeyler söyledi. Özellikle bir parti bize baskı yapamaz diyor. Dün de Sayın Çaluda yüzde 10 oyu çıkmayacak bir parti bizi tehdit edemez diyor ama sonuçta hepimiz de görüyoruz bu dokunulmazlığın kaldırılmasına da evet oyunu verdiler.

Haklı olarak da kendi içlerinde tabanlarına bu konuyu kolay kolay kapatacak durumları yoktu. Bu şekilde konuşmalara devam etmek zorundaydılar.

Aynı şekilde cumhurbaşkanlığı seçimi ile alakalı bu konuşmalar yapılması UBP tarafından da yapılması çok normaldir. Önemli olan cumhurbaşkanlığı koltuğuna o şuana kadar gelmiş geçmiş yapılan birçok konunun dışında daha fazla açılım

yapabilecek daha farklı yönlere çekebilecek kişin oturmasıdır. Rum kesimini daha farklı etkileyecek bir kişinin olması gerekmektedir. Benim, partimizin ve dışarda konuştuğum pek çok büyüklerimizin de düşüncesi Sayın Özersay’ın bu işi en iyi yapabileceği doğrultusundadır”

“Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili sürekli anketlere bakıyoruz, kendi içimizde değerlendiriyoruz. Çeşitli, farklı insanlarla temaslar yaparak, nabız yokluyoruz. O doğrultuda hep birlikte oturup düşüncelerimizi Parti Meclisine götürüp ne yapacağımıza karar vereceğiz. Şuanda bir tarih belirlemedik. Ancak herkes ay sonuna kadar veya Kasım başı bitmesi gerektiğine inanıyor.

“UBP’nin birçoğu Özersay’ı cumhurbaşkanlığında görmek istiyor”

Son zamanlarda bütün siyasilerin dilinde ve özellikle aday olma ihtimali olan başkanların dilinde Özersay’ın son 4-5 senede söylediği cümleler zaten artık yer bulmaya başladı. Bizim Halkın Partisi olarak seçim öncesi ve sonrası söylediklerimiz aslında UBP’de değildi, partinin başındaki yönetime idi. UBP tabanındaki kırgınlık kahve içilmeyecek konusundan çıktı. Ancak oradaki mesaj yanlış algılandı ve yanlış aktarıldı UBP tabanına. Ancak aradaki belli başlı menfaat grupları tarafından bu öyle bir yayıldı ki UBP’nin tabanını etkiledi. Kabul etmek gerekir. Aslında UBP’nin içerisindeki pek çok kişinin duygu ve düşünceleri Kıbrıs konusunda yeni atraksiyonlarla ilgili Kudret beyin bahsettiği ve şuanda Dışişleri Bakanı olarak da uyguladığı olaylarla alakalı da birebir uyuşuyor. Zaman içerisinde bu kırgınlığın düzeleceğine inanıyorum. UBP tabanından gelen yorumları söyleyeyim samimi bir şekilde size. UBP’nin birçoğu Özersay’ı cumhurbaşkanlığında görmek istiyor. Ama bu kahve içmeyeceğiz konusunda takılı kaldılar. Sayın Kudret Özersay’ın UBP’nin arasına girmesiyle beraber kahve içmesiyle, beraber yemek yemesi ile çözülebilir diye düşünüyorum. Ve göreceğiz herhalde.

Zaten ülkenin ihtiyacı olan birbirimizle kaynaşmaktır. Yalnızca UBP değil bütün partiler aslında toplumsal çıkar için bir şeyler yapılması gerekir.”